Lanete Bürünmüş Tenli Kadın II

 -II-

(Hapsolduğu kulede eski bir divanın üzerine uzanmıştır kadın. Odayı aydınlatan küçük bir mumdan başka hiçbir şey yoktur. Kadın yattığı yerden doğrularak muma yönelir.)

FÜSUN:

        Ey mum! Blanca'nın Magripli sevgilisine dediği gibi,
        ''Mumu yakan ateştir ama onu tüketen de ateştir''
        Şu ısınıp eriyen gövden gibiyim ben de şimdi
        Bana can olan sevgilimdir yakıp kül eden beni!
        Ey mum! Şu kör geceyi aydınlatan mütenahi mum!
        Söyle bana dayanmak nasıl kabil, ah ben nasıl mahvoldum?!

MUM:

        Ey gözü daim yaşlı keder kaplı kardeşim!
        Hayatta iki şey vardır ki önüne geçilmez ne yapılsa.
        İlki kaderdir bunların çaresi yoktur arayıp sorma.
        İkincisi sevgidir en anlaşılmazı cilvenin!

FÜSUN:

        Sevgi, saf yüceliğini kaybetti!
        O gencin beni kandırdığı günden beri,
        Yanıyorum ey gecemi aydınlatan mum!
        Lanete bürünmüş bu tenimle,
        Ben hakikatte kaderin mi mahkumuyum?

MUM:

        Kader kimseyi mahkum etmez kendine,
        Çaresizliğimizdir esir eden bizi.
        Başındasın her şeyin ümidini kaybetme
        Önemli olan yanarak yok olmak değil,
        Seni yakan ateşle mutlu olarak gitmek ebediyete...

FÜSUN:

        Ey karanlıkları aydınlığa çeviren mum!
        Dilin ne söyler işitir misin?
        Bu laneti tenime bulaştıran mahbubum,
        Ben nasıl olur da onunla mutlu olurum?

MUM:

        Hakikatler birbirine örülmüştür,
        Mutsuzluktan mutluluk; mutluluktan mutsuzluk doğar!
        Sitem edip hayıflanma bu kadar!
        Bitecek değil miyiz hepimiz bir gün?
        Yolunu sen tayin et; yarın, bugün, dün!

(Odaya aniden giren rüzgarla söner mum. Kadın şaşkındır. Dizlerinin üzerine düşüp devam eder ağlamaya.)

Yorumlar