Lanete Bürünmüş Tenli Kadın III

Baş Not: Yazmaya çalıştığım trajedinin üçüncü bölümüdür. İlk kısma ilgili etiketten ulaşabilirsiniz.

-III- 

(Kapkaranlık geceden bir çıtırtı gelir. Yerde yatan kadın dikkatini etrafa verir. Kapı tıkırdatılmaktadır.)

FÜSUN:

        Bu sesler! Aman, nereden gelir?
        Gecenin soğuk sesinden başka,
        Bir sesin varlığı mümkün olabilir mi,
        Hapsolduğum bu kulenin tepesinde işitilmesinin?
        Yoksa daha şimdiden mi çıldırmaya başlar oldum ben?
        Bu sesler! Ey ses! Tanıt kendini bana!

SES:
(Boğuktur, tam anlaşılmaz.)

        Ah! Çıldırmak! Nasıl mümkün olabilir?
        Çıldırmadınız şüphesiz, benim sesim de duyulabilir.

FÜSUN:

        Ah, birisi var şu kapının ardında!
        Belki yalnızlığıma çare olacak,
        Belki gecenin zulmünden beni kurtaracak!
        Ah ama hayır! 
        Hapsolduğum bu yerden mümkün değil!
        Canım değil, ölümüm çıkacak!
        Kimsiniz ey ses, biraz daha yaklaşın!

SES:

        Korkuyorum hanımefendi, yaklaşamam!
        Şimdi siz ne kötü bilirsiniz beni.
        Oysa başıma gelenleri bir anlatsam,
        Gözyaşlarınız yalnız benim için akar ebedi...

FÜSUN:

        Ben kimseyi kötü bilmedim ömrümde,
        Kötülük de etmedim kimseciklere.
        Ne diye kötü addedeceğimiz sizi?
        Ben bu kulede hapsolmuşken hem,
        Ne yapmış olabilirsiniz bana, hangi dem?

SES:

        Ah, siz ne ulvi ne hoş ruhsunuz!
        

FÜSUN:

        Biraz daha yaklaşın söylediklerinizi seçemiyorum,
        Bilseniz duymak bir sesi bu kara kulede
        Şu göğün iyice kapandığı ıssız gecede,
        Ne büyük lütuftur tanrıdan terkliğime!

SES:

        Bana bir söz verin eşsiz ruh!
        Anladığınız zaman kim olduğumu,
        Terk etmeyeceksiniz beni sessizliğe.

FÜSUN:

        Ah ne mümkün vazgeçmek bir hoş sesten!
        Yalnızlığımı çevreleyip ısıtan gümüşten!
        Yalvarırım yakına geliniz,
        Samimiyetiniz çaresizliğimde bir dost iz.

SES: 
(Kadına gittikçe daha da yaklaşarak)

        Korkuyorum fakat ne çare ecele,
        Susacak olsanız bile tanıdığınızda beni,
        Geliyorum, affediniz beni...

(Gittikçe yaklaşan ses kadının kulaklarında uğuldar. Kaşları çatılan kadının nefesleri sıklaşmıştır.)

FÜSUN:

         Bu ses! Ey gece oyun mu oynuyorsun?
         Aldatıcı hülyalarından birini,
         Tek nefretimi tek öfkemi,
         Beni sardığın lanetinle
         Üzerime mi bırakıyorsun?

SES: 

         Tek nefret ve tek öfke demek buyum ben.
         Haklısınız yargınızda belki,
         Fakat ne olur izin verin açıklamama kendimi!


(Karanlığın içine derin bir sukûnet çöker. Bir tarafta kapalı kapının ardına çökmüş elleri yüzünde sessiz hıçkırıklara boğulmuş kadın ağlamaktadır... Diğer tarafta nazarları daima yere bakan genç bir umut kapıya dayanmış beklemektedir. ) 
        


        
        

Yorumlar